10. yüzyıl Sina Üçlemesi: Kutsal Mandilyon

Sina Üçlemesinin Hayatta Kalan Iki Kanadı (10. Yüzyıl) Kral Abgar'In Kutsal Mandylion'U Tuttuğu.
Sina Üçlemesinin Hayatta Kalan Iki Kanadı (10. Yüzyıl), Muhtemelen Konstantinopolis’Te Yaratılmış Olan Makedon Rönesansı’Nın Klasikleşen Tarzının Mükemmel Bir Örneğidir.

Başlık: Kutsal Mandylion ile Üçlemenin İki Kanadı

Sanatçı: Bilinmiyor

Tür: Üçleme, ikon

Tarih: 10. yüzyılın ortası

Boyutlar: 34,5 x 25,2 cm

Malzemeler: Ahşap, tempera, altın

Konum: Sina, Aziz Katerina Manastırı

 

Sina üçlemesi, orta Bizans döneminin en sembolik eserlerinden biridir, özellikle 10. yüzyılın sözde Makedon Rönesansı’ndan. Üçlemenin hayatta kalan iki kanadı, Sina’daki Aziz Katerina Manastırı’nda korunmakta olup, Bizans sanatı ve teolojisini anlamak için olağanüstü bir ilgi sunmaktadır. Eser, ünlü insan eliyle yapılmamış İsa’nın görüntüsü olan Kutsal Mandylion geleneğiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu temanın ikonografik geleneği, 944 yılında Mandylion’un Edessa’dan Konstantinopolis’e taşınmasından sonra özel bir önem kazanır, bu da bu üçlemeye Bizans sanat tarihinde öne çıkan bir konum kazandırır. Üçlemenin hayatta kalan iki kanadında, Edessa’lı Kral Abgar ve Havarisi Tadeus’un yanı sıra, doğu Hristiyan geleneğinin önemli azizleri tasvir edilmiştir, bu da dönemin Bizans’ında siyasi güç, dini ibadet ve sanatsal yaratım arasındaki çoklu bağlantıları vurgular.

1. Kutsal Mandylion’un Tarihsel ve Teolojik Bağlamı

1.1 Edessa’lı Kral Abgar Efsanesi

Kutsal Mandylion geleneği, ilk olarak 4. yüzyılda Sezariye’li Eusebius’un Kilise Tarihi’nde kaydedilen, İsa Mesih ile Edessa’lı Kral Abgar arasındaki ünlü yazışmaya dayanır. Efsaneye göre, tedavi edilemez bir hastalıktan muzdarip olan Kral Abgar, İsa’ya bir mektup göndererek iyileşmesini istemiştir. İsa, Yükseliş’ten sonra bir havarisini göndereceğine söz vererek yanıt vermiştir (Guscin).

1.2 Mandylion’un Konstantinopolis’e Taşınması (944)

944 yılında Kutsal Mandylion’un Edessa’dan Konstantinopolis’e taşınması, kültünün gelişimi için belirleyici bir olaydı. Bizans İmparatorluğu, Romanos Lekapenos yönetiminde, Edessa’yı kontrol eden Araplara önemli tazminatlar karşılığında kutsal kalıntının edinilmesini müzakere etti. İmgenin başkente gelişi, halka açık kutlamalarla karşılandı ve 16 Ağustos’ta yıllık bir bayram ve özel bir ayin kuruldu. Olay, dönemin çeşitli edebi eserlerinde, Konstantin VII Porfirogennetos’a atfedilen bir övgü de dahil olmak üzere, bahsedilmektedir.

1.3 Bizans’ta İnsan Eliyle Yapılmamış İmgelerin Teolojik Anlamı

Kutsal Mandylion gibi insan eliyle yapılmamış imgeler, özellikle İkonoklazm’dan sonra Bizans teolojisinde önemli bir konuma sahipti. İnsan eliyle yapılmamış bir temsil olarak, Mandylion, imgeler lehine güçlü bir teolojik argüman sağlıyordu, çünkü İsa’nın yüzünün doğrudan bir izi olarak kabul ediliyordu ve böylece ilahi doğanın temsil edilebileceğini doğruluyordu.

1.4 Mandylion’un Koruyucu Tılsım Olarak Kullanımı

Kutsal Mandylion sadece bir ibadet nesnesi değil, aynı zamanda güçlü bir apotropaik araçtı. Geleneğe göre, İsa’nın Abgar’a Edessa’yı düşman istilalarından koruma sözü, Mandylion’un şehrin palladyumu olarak kullanılmasına yol açtı. İsa’nın mektubunun kopyaları tılsım olarak kullanılırken, Mandylion’un temsilleri genellikle şehir kapılarına ve binaların girişlerine koruma amacıyla yerleştirildi.

1.5 Mandylion’un Litürjik Sanattaki Sembolizmi

Bizans kilise sanatında, mandylion belirli bir litürjik konum kazanmıştır. 10. yüzyıldan itibaren, genellikle Platytera’nın temsili üzerinde ve Yükseliş’in altında, sunağın apsisinin ön kısmında temsil edilir. Bu konum tesadüfi değildir, ancak Mandylion’un Tanrı’nın enkarnasyonunun ve İsa’nın teantropik doğasının somut bir tanığı olarak teolojik sembolizmiyle doğrudan ilişkilidir ve böylece Ortodoks teolojisinin temel dogmatik gerçeklerinin görsel bir temsilini oluşturur.

 

1
Sina Üçlemesinin Alt Şeridinde Azizler Paul, Anthony, Basil Ve Ephrem, Suriyeli. Sina üçlemesinin alt şeridinde tasvir edilen azizler, Doğu Kilisesi’nin manastır ve asketik geleneğinin sembolik figürleridir.[/caption>

2. Üçlemenin Stilistik ve Morfolojik Unsurları

2.1 Üçlemenin Yapısı ve Kompozisyonu

Söz konusu Bizans üçlemesi Sina, ikonografik programının organizasyonu açısından özel bir ilgi sunmaktadır. 34,5 x 25,2 santimetre boyutlarındaki hayatta kalan iki yan kanat, Bizans görsel geleneğinin belirlenmiş standartlarını, alanın düzenlenmesi açısından takip eder, iki farklı şeride bölünür. Bu bölünme, hem tasvir edilen figürlerin hiyerarşik sınıflandırmasına hem de konunun anlatı bütünlüğüne hizmet eder. Üst şerit, Bizans ikonografisinde hiyerofani alanı olarak, Kutsal Mandylion efsanesinin kahramanlarına adanmıştır, alt şerit ise Doğu Hristiyan geleneğinin dört önemli azizini barındırır (Schlumberger).

2.2 Hayatta Kalan İki Kanadın İkonografik Özellikleri

Üçlemenin hayatta kalan kanatlarının ikonografik yapısı, 10. yüzyıl Bizans sanatının belirli konvansiyonlarını takip eder. Sol kanadın üst şeridinde, Kutsal Mandylion’u Edessa’ya götüren Yetmişlerden biri olan Havarisi Tadeus, bir tahtta otururken tasvir edilmiştir. Sağ kanatta, karşılık gelen pozisyonda, kutsal Mandylion’u tutan ve kutsal kalıntıyı taşıyan elçiyle birlikte tahtta oturan Kral Abgar tasvir edilmiştir. Alt şeritlerde, tipik ikonografik geleneğe göre ayakta ve öne bakan Tebas’lı Aziz Paul, Anthony, Basil ve Suriyeli Ephrem tasvir edilmiştir (Nicolotti).

2.3 Makedon Rönesansı’nın Klasik Tarzı

Sina üçlemesinin özel bir özelliği, sözde Makedon Rönesansı’nın klasik tarzını temsil etmesidir. Bu dönem, kronolojik olarak Makedon imparatorlarının hanedanlığıyla (867-1056) çakışır ve klasik geleneğe ve Helenistik sanata güçlü bir dönüşle karakterize edilir. Üçlemede, uyumlu oranlar arayışı, formların plastisitesi, anatomik doğruluğa vurgu ve zengin kıvrımlarla giysilerin detaylı temsili gözlemlenir. Gölgeler, figürlerin mekanda hacim ve üç boyutlu varlık hissi yaratacak şekilde olağanüstü bir beceriyle uygulanmıştır.

2.4 Kayıp Orta Kanat Üzerine Hipotezler

Üçlemenin orta kanadının kaybı, önemli bir yorum boşluğu yaratır ve bu boşluğu doldurmak için bilim insanları temellendirilmiş hipotezler geliştirmiştir. Dönemin üçlemelerinin ikonografik geleneğine ve hayatta kalan kanatların konusuna dayanarak, orta kısmın büyük ölçekte Kutsal Mandylion’u, yani İsa’nın yüzünün detaylı bir şekilde tasvirini içerdiği varsayılabilir. Orta kanadın üst şeridinin, Kutsal Mandylion’un etkileyici bir temsilini barındırdığı, alt şeridin ise Abgar efsanesinin döngüsünden tamamlayıcı sahneler veya diğer önemli azizlerin temsillerini içerdiği düşünülmektedir.

2.5 Teknik Uygulama ve Yapı Malzemeleri

Üçlemenin teknik mükemmelliği, Konstantinopolis’teki resmi bir imparatorluk atölyesinden geldiğini gösterir. Substrat olarak olağanüstü kaliteli ahşap seçimi, arka plan ve detaylar için değerli pigmentler ve altın kullanımı, tüm unsurların detaylı işlenmesi, sadece dönemin Bizans sanatçılarının teknik yeteneklerini değil, aynı zamanda bu özel esere atfedilen önemi de vurgular, muhtemelen imparatorluğun yüksek bir yetkilisi için veya önemli bir kilise alanında litürjik kullanım için tasarlanmıştır.

 

Sinaí'Deki Kutsal Mandilyon Ile Triptik, 10. Yüzyılın Klasikçi Tarzının Mükemmel Bir Örneğidir.

3. Üçlemenin Politik Boyutu

3.1 Abgar’ın Temsilinde İmparatorluk Sembolizmi

Sina üçlemesinde Kral Abgar’ın fizyonomik temsili özel bir ilgi uyandırır, çünkü Bizans imparatorlarının ikonografik geleneğiyle belirgin benzerlikler gösterir. Fizyonomik özelliklerin dikkatli bir incelemesi, sanatçının Abgar’ı bilinçli bir şekilde İmparator Konstantin VII Porfirogennetos’un özellikleriyle tasvir etmeyi seçtiğini ortaya koyar. Bu ikonografik seçim tesadüfi değildir, ancak dönemin politik ideolojisini ve imparatorun gücünü, İsa’nın insan eliyle yapılmamış imgesini alan İncil kralıyla özdeşleştirerek meşrulaştırma çabalarını yansıtır. Üçlemenin iki uç kanadında simetrik olarak yerleştirilen Abgar ve Tadeus’un tahtta oturan figürleri, Bizans politik teolojisinin temel ekseni olan dünyevi ve dini güç arasındaki ilişkiyi vurgulayan bir zihinsel çerçeve oluşturur.

3.2 Kutsal Mandylion’un İmparatorluk Meşruiyeti Sembolü Olarak

944 yılında Konstantinopolis’e taşınmasından sonra Kutsal Mandylion, imparatorluk propagandasının merkezi bir unsuru haline geldi. İsa’nın insan eliyle yapılmamış imgesinin edinilmesi ve sergilenmesi, Bizans imparatorları tarafından kutsal kalıntıların toplanması bağlamına yerleştirilir, bu da onların prestijini ve güçlerinin ilahi meşruiyetini güçlendirirdi. Muhtemelen bir imparatorluk atölyesinde yaratılan Sina üçlemesi, Mandylion’un başkente taşınması olayına dolaylı bir referanstır ve Bizans imparatoru ile ilahi lütuf arasındaki benzersiz ilişkiyi hatırlatır. Bu ikonografik seçim, politik çalkantılar döneminde Makedon hanedanının gücünün meşruiyetini güçlendirir, İncil döneminden Bizans’ın mevcut durumuna süreklilik fikrini teşvik eder (Guscin).

3.3 Konstantin VII Porfirogennetos ile Bağlantı

Üçlemenin 10. yüzyılın ortalarına tarihlenmesi, onu doğrudan Konstantin VII Porfirogennetos’un (913-959) imparatorluk dönemiyle bağlantılı hale getirir, ki bu da Kutsal Mandylion’un Konstantinopolis’e taşınmasından bir yıl sonra, 945’te tam gücü geri kazanmıştır. Bu bağlantı, Mandylion’un başkente ilk taşınmasının anısına bir övgü yazdığına atfedilen Konstantin Porfirogennetos’un gerçeğiyle güçlendirilir. Ansiklopedik ve tarihsel yazıları ve sanatlara geniş desteği ile tanınan bilge imparator, kutsal kalıntının edinilmesini, kendisini dindar bir hükümdar ve Roma ve Hristiyan geleneğinin devamcısı olarak imajını güçlendirmek için sistematik olarak kullanmış gibi görünmektedir. Sina üçlemesi, bu nedenle, Porfirogennetos’un sarayının politik ideolojisinin ve sanatsal programının bir yansımasıdır ve Bizans’ta imparatorluk ideolojisinin ifadesi olarak sanatın rolünü vurgular.

 

Farklı Yorumlar & Eleştirel Değerlendirme

Sina üçlemesinin incelenmesi, bilim camiasında farklı yorumlayıcı yaklaşımların konusu olmuştur. Weitzmann ve Mango gibi araştırmacılar, eseri öncelikle Makedon Rönesansı dönemine stilistik yerleştirme açısından ele almış, biçimsel özelliklerine odaklanmıştır. Buna karşılık, Belting ve Kitzinger gibi bilim insanları, eserin ideolojik ve teolojik boyutlarını vurgulayarak, onu daha geniş politik hedeflerle ilişkilendirmiştir. Corrigan, üçlemenin litürjik boyutuna odaklanırken, Cutler, yorumlama anahtarı olarak maddeselliğini vurgulamıştır. Pentcheva ve Peers gibi daha yeni araştırmacılar, eserin fenomenolojik yaklaşımına derinlemesine inerek, duyusal algı ve teolojik antropoloji konularını öne çıkarmıştır. Son olarak, Nicolotti ve Guscin gibi bilim insanları, insan eliyle yapılmamış imgelerin Doğu ve Batı’daki geleneklerinin karşılaştırmalı çalışmasına odaklanarak, üçlemeyi daha geniş bir kültürel bağlama yerleştirmiştir.

Bizans Sanatında İdeoloji ve İkonografi

Kutsal Mandylion’un Derin Anlamı

Bizans İmparatorluğu’nun 10. yüzyılına damgasını vuran sanat, teoloji ve politik ideoloji arasındaki sıkı bağın en çarpıcı örneklerinden biri, şüphesiz ki Kutsal Mandylion ve Sina üçlemesinin birlikteliğidir. Bu eser, sadece Makedon Rönesansı’nın o dönemdeki sanatsal evrimine ışık tutmakla kalmaz, aynı zamanda imparatorluk gücünün kutsal emanetler, özellikle de Kutsal Mandylion ile kurduğu ilişki üzerinden nasıl meşrulaştırıldığını da gözler önüne serer. Üçlemenin günümüze ulaşan iki kanadı, bu dönemin karmaşık yapısını anlamamız için zengin bir kaynak sunar.

İkonografik yapısı incelendiğinde, bu eserin tarihsel anlatıyı, teolojik yorumu ve politik propagandayı ustaca harmanladığı görülür. Bu harmanlama, Bizans toplumunda sanatın ne denli çok yönlü bir role sahip olduğunu vurgular. Özellikle, Türk sanatındaki geleneksel gölge oyunlarının, karakterlerin hikayelerini ve toplumsal mesajları sembollerle ifade etme biçimiyle benzerlik gösterir. Nasıl ki gölge oyunu karakterleri, izleyicilere ahlaki dersler ve toplumsal değerler sunarsa, Sina üçlemesi de izleyicilere imparatorluğun kutsallığı ve gücü hakkında derin bir anlayış sunar. Eserin detaylı bir şekilde incelenmesi, Orta Bizans döneminin zengin kültürel tarihine dair değerli bilgiler sunmaya devam ettiği için büyük önem taşımaktadır. Tıpkı, Türk halı ve kilimlerindeki motiflerin her birinin ardında yatan anlamlar gibi, Sina üçlemesinin de her detayı, dönemin inançlarını ve ideolojilerini yansıtır.

Sıkça Sorulan Sorular

10. yüzyıl Sina üçlemesinin tarihsel önemi nedir?

Bu özel üçleme, Makedon Rönesansı’nın sanatsal üretiminin önemli bir tanığıdır ve dönemin estetik değerlerini yansıtır. Tarihsel olarak, 944 yılında Kutsal Mandylion’un Konstantinopolis’e taşınmasıyla bağlantılıdır, bu da Bizans’ın dini ve politik yaşamı için büyük önem taşıyan bir olaydır. Ayrıca, ikonografisi, Makedon imparatorlar hanedanının ve özellikle Konstantin VII Porfirogennetos’un politik hırslarını yansıtır.

Kutsal Mandylion, Edessa’lı Kral Abgar ile nasıl ilişkilidir?

Geleneğe göre, Edessa’lı Kral Abgar, cüzzamdan muzdarip olarak, İsa Mesih’e bir elçi göndererek iyileşme talep etmiştir. İsa, şahsen gidemediği için, Havarisi Tadeus aracılığıyla yüzünün izini taşıyan bir bez – Kutsal Mandylion – göndermiştir. Mandylion’un Edessa’ya ulaşmasıyla, Abgar iyileşmiş ve tebaasıyla birlikte Hristiyanlığa dönmüştür, böylece Edessa ilk Hristiyan şehri olmuştur.

Sina üçlemesinin kayıp orta kanadı hakkında ne biliyoruz?

Üçlemenin orijinal üç kanadından sadece iki yan kanat hayatta kalmış, orta kanat ise kaybolmuştur. Bilim insanları, orta kanatta büyük ölçekte Kutsal Mandylion’un, yani İsa’nın yüzünün bez üzerindeki izinin tasvir edildiğini varsaymaktadır. Bu hipotez, hayatta kalan kanatların ikonografik yapısına ve üst şeritlerdeki Abgar ve Tadeus’un varlığına dayanır, bu da Mandylion’un merkezi varlığını varsayar.

Kutsal Mandylion ile üçlemenin hangi stilistik özellikleri vardır?

Sina üçlemesi, Makedon Rönesansı’nın klasik tarzıyla karakterizedir. Oranların uyumu, formların plastisitesi ve hacim hissi veren gölgelerin ustaca kullanımı ile öne çıkar. Figürler anatomik doğrulukla sunulurken, giysiler zengin kıvrımlarla temsil edilir. Arka plan ve detaylar için altın kullanımı, tasvir edilen figürlerin kutsal karakterini vurgular.

Neden Sina üçlemesinde Azizler Paul, Anthony, Basil ve Ephrem tasvir edilmiştir?

Üçlemenin hayatta kalan iki kanadının alt şeritlerinde bu dört azizin varlığı, eserin olası asketik kullanımını önermektedir. Azizler Paul ve Anthony, manastır hayatının babaları olarak kabul edilirken, Büyük Basil ve Suriyeli Ephrem, doğu asketik geleneğinin sembolik figürleridir. Seçimleri muhtemelen üçlemenin, Sina’da veya başka bir yerde bir manastır topluluğuna yönelik olduğunu yansıtır.

Sina üçlemesi, 10. yüzyıl imparatorluk propagandasıyla nasıl ilişkilidir?

Üçleme, kutsal kalıntıları kullanarak gücü meşrulaştıran Bizans imparatorluk propagandası stratejisine dahil edilir. Kral Abgar’ın imparatorun özellikleriyle tasviri, Bizans hükümdarının, İsa’nın insan eliyle yapılmamış imgesini alan İncil kralıyla özdeşleştirilmesini önerir. Ayrıca, eserin Mandylion’un Konstantinopolis’e taşınmasından hemen sonra yaratılması, Konstantin VII Porfirogennetos’un gücünü pekiştirme çabasıyla bağlantılıdır.

 

Kaynakça

  1. Guscin, M. (2016). Edessa İmgesi Geleneği. Leiden: Brill.
  2. Nicolotti, A. (2014). Edessa’nın Mandylion’undan Torino Kefeni’ne: Bir Efsanenin Metamorfozu ve Manipülasyonu. Leiden: Brill.
  3. Schlumberger, G. L. (1896). Onuncu Yüzyılın Sonunda Bizans Destanı. Paris: Hachette.
  4. Kolektif Çalışma. (2011). Βυζαντινά: Επιστημονικόν Όργανον Κέντρου Βυζαντινών Ερευνών. Selanik: Bizans Araştırmaları Merkezi.
  5. Xanthopulus, N. C. (1863). Ekklēsiastikēs historias (Cilt 3). Viyana: Typis Congregationis Mechitaristicae.